2024 yılı, Türkiye tarihinde bir kez daha kadın cinayetleriyle anılacak bir dönem olarak kayıtlara geçiyor. Elde edilen veriler, sadece yılların değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadınların maruz kaldığı şiddetin de bir yansıması. Bu yıl içinde 394 kadın, yaşamını kaybetti. Her biri bambaşka hayaller, umutlar ve gelecekle doluyken, erkek şiddeti nedeniyle son nefesini verdi. Bu olaylar, sadece bir istatistik değil, toplumun kanayan yarası, acı bir gerçeklik. Kadın cinayetleri, yalnızca sayı değil, arkasında derin etkiler bırakıyor; aileleri, toplumu ve geleceği sarsıyor.
2024 yılında kaydedilen 394 kadın cinayeti, aslında toplumsal cinsiyet sorunlarının ne denli derin olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki kadın cinayetleri istatistiklerine baktığımızda, her yıl bu sayıların artış gösterdiğini gözlemliyoruz. 2023'te bu sayı 367 iken, 2022'de 335'ti. Bu artış, kadınların korunması adına alınan önlemlerin yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Özellikle son yıllarda cinsiyet temelli şiddet vakaları, medyada çokça yer bulmakta; fakat bu durum, olayların önlenmesini sağlamaktan uzak kalıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gibi sivil toplum kuruluşları, kamuoyunu bilgilendiren ve bu konuda farkındalık yaratan çalışmalar yapıyor. Ancak bu mücadelede daha fazla dikkat ve cesaret gerekiyor.
Türkiye'de yaşanan kadın cinayetlerinin ardında yatan en önemli nedenlerden biri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Kadınlar, toplumda hala ikinci sınıf muamelesi görmekte ve bu durum, şiddetin önünü açmaktadır. Eğitim, istihdam fırsatları ve toplumsal normlar bu eşitsizliği pekiştiren unsurlardır. Çocuk yaşta evlilikler, geleneksel aile yapısının getirdiği baskılar ve medya aracılığıyla yayılan cinsiyetçi bakış açıları da bu sorunu derinleştirmektedir. Her birey, cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramadan, eşitlikle büyümeli ve yaşamalıdır. Geleceğin kadınları, kendilerine biçilen rollerle değil, seçtikleri yollarla tanımlanmalıdır.
Kadın cinayetlerini engellemek için atılması gereken adımlar, yalnızca yasal düzenlemeler ile sınırlı kalmamalıdır. Eğitim müfredatlarına toplumsal cinsiyet eşitliği dersi eklenmeli, farkındalık artırıcı kampanyalar düzenlenmelidir. Ayrıca, medya organları kadın cinayetleri haberlerini oluştururken daha dikkatli davranmalı, şiddeti normalize eden dil ve üslubu terk etmelidir. Sadece yasaların uygulanması değil, toplumun her katmanında zihniyet dönüşümü şarttır. Öncelikle, bu cinayetlerin ardında yatan ruhsal ve sosyal dinamiklerin iyi anlaşılması gerekmektedir. Her kadının, hiçbir gerekçe sunulmaksızın eşit bir yaşam sürme hakkı olduğu unutmamalıdır.
Ülkemizde yaşanan bu acı olaylar, yalnızca bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda kolektif bir mücadeleyi de gerektirmektedir. Kadın cinayetlerini ve şiddeti durdurmak için hepimizin sesini yükseltmesi ve bu konudaki duyarlılığını artırması şart. Kadınların hayatlarına saygı göstermek, yalnızca acıyı paylaşmak değil, aynı zamanda güçlü bir toplumsal duruş sergilemektir. 394 kadın, ayrımcılığa, şiddete ve cinayete kurban gitti. Bu kayıplar, bizlere bir şey hatırlatıyor: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile savaşırken üzerimize düşen sorumluluğu unutmamak zorundayız.
Sonuç olarak, 2024 yılı kadın cinayetleri bakımından bir dönüm noktası olmalı. Bu olayların bir daha yaşanmaması için derhal harekete geçilmeli, yasalar güçlendirilmeli ve toplumsal bir bilinç oluşturulmalıdır. Kadınların güvende olduğu, eşit şartlarda yaşadığı bir dünyayı inşa etmek hepimizin elinde. Kadın cinayetlerinin yıldan yıla artmaması için, değil sayıların gerilemesi, bu trajedilerin tamamen son bulması için mücadele etmek boynumuzun borcudur.