İstanbul, tarih boyunca su kaynaklarıyla bilinen bir şehir olmasına rağmen, son dönemde yaşanan kuraklık ve iklim değişikliği şehirkiye su temin eden barajların doluluk oranını tehlikeli seviyelere düşürmüş durumda. Son veriler, İstanbul’daki 8 ana barajın doluluk oranlarının yüzde 50’nin altında olduğunu gösteriyor. Bu durum, hem İstanbul halkını hem de yerel yönetimleri düşündürüyor ve acil tedbirlerin alınmasını gündeme getiriyor. Barajların doluluk oranlarının düşmesi, su krizine yol açabileceği kaygısını artırıyor. Bu yazıda, İstanbul'un mevcut baraj durumu detaylı bir şekilde ele alınacak.
İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık şehri olmasının yanı sıra, su kaynakları yönünden de stratejik bir öneme sahiptir. Şehrin su ihtiyaçlarının büyük bir kısmı, Özellikle Melen, Ömerli ve Terkos gibi ana barajlardan karşılanmaktadır. Ancak son yıllarda, iklim değişikliği ve tarım alanlarında kullanılan su kaynaklarının artışı nedeniyle bu barajların doluluk oranında ciddi bir düşüş yaşandı. İstanbul'daki barajların doluluk oranları, 2023 yılı itibarıyla yüzde 50’nin altına inmiş durumda.
Verilere göre, özellikle sonbahar ve kış aylarında beklenen yağış miktarının düşmesi, barajlardaki su seviyelerini kritik bir duruma getirdi. Örneğin, Melen Barajı'nın doluluk oranı yüzde 48, Ömerli Barajı’nın yüzde 44, Terkos Barajı’nın ise sadece yüzde 36 seviyesindedir. Bu rakamlar, İstanbul'un su ihtiyacının karşılanmasında büyük bir tehdit oluşturuyor. Yerel yönetim, bu durumu göz önünde bulundurarak acil önlemler almak zorunda. Su tasarrufu çağrıları yapılması ve halkın bilinçlendirilmesi önemli bir adım olarak öne çıkıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu tehlikeli baraj doluluk oranlarını göz önünde bulundurarak, bir dizi önlem almayı planlıyor. Uzmanlar, şehir genelinde yaşanan su krizinin etkilerini hafifletmek için halkın su tüketiminde dikkatli olması gerektiğini vurguluyor. Su tasarrufu için mutlaka uygulanması gereken bazı basit ve etkili yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler arasında; gereksiz su kullanımının önlenmesi, suyu tasarruflu kullanan cihazların tercih edilmesi ve bahçe sulama gibi dış mekan aktivitelerinin daha dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi yer alıyor.
Öte yandan, barajların doluluk oranlarının yükseltilmesi için kısa vadede yapılabilecek diğer hamleler ise şunlardır: yağmur suyu toplama sistemlerinin yaygınlaştırılması, suyun daha verimli kullanılması adına altyapı iyileştirmeleri ve yeraltı su kaynaklarının keşfi. Ayrıca, su politikalarının geliştirilmesi ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi, uzun vadede su krizi riskini azaltmaya katkı sağlayacaktır.
Özellikle yaz aylarının yaklaşmasıyla birlikte İstanbul’un içme suyu ihtiyacının daha da artması bekleniyor. Eğer barajlardaki doluluk oranları bu seviyelerde kalmaya devam ederse, su sıkıntısı tartışmaları daha da büyüyebilir. Bu nedenle İstanbul halkının ve yetkililerin bu konu üzerinde daha fazla hassasiyet göstermesi gerekiyor. Su kaynaklarının korunması ve kullanımı konularında atılacak adımlar, İstanbul’un geleceği açısından kritik önem taşıyor.
Şehirde yaşanan kuraklık ile mücadelede, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde yapılacak toplumsal hareketler, su kaynaklarının daha verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına yardımcı olacaktır. İstanbul’un akciğeri durumunda olan barajlarının doluluk oranlarının artırılması ve su temininde bir istikrar sağlanması, hem çevresel hem de sosyal açıdan büyük bir gerekliliktir.
Sonuç olarak, İstanbul'daki barajların doluluk oranlarının yüzde 50'nin altına düşmesi, su krizinin kapıda olduğu anlamına geliyor. Barajlar ne kadar dikkatli kullanılmazsa, su sıkıntısının daha büyük boyutlara ulaşması mümkün. Bu noktada, hem yerel yönetimlerin hem de İstanbul halkının daha duyarlı ve dikkatli olması elzemdir. Su kaynaklarımızı korumak, yalnızca bugünün değil, yarının da kazançlarını belirleyecektir.